Sağlıklı kilo mu ideal kilo mu?
Bana sorarsanız özellikle yaşınız 30’u geçmişse “ille de ideal kiloda olmalıyım” diye bir takıntınız olmasın.
30’lu yaşlar sonrasında sağlıklı bir kilo aralığında kalmayı hedeflemeniz yeterlidir. Bunun nedeni ideal kiloyu sürdürmenin gittikçe zorlaşması, araya çok sayıda kilo sabotajcısının girmesidir.
30’lu yaşlar sonrasında doğumlar, emzirme dönemleri, iş kurma telaşları, kısacası iş, ev, evlilik, çoluk çocuk telaşları, kişisel bakımınızla ilgili konularda dikkatinizi bir hayli dağıtıyor. Bütün bu süreçler yeme yanlışlarını daha sık yapmaya, aktiviteyi azaltmaya sebep oluyor. Özellikle 40’lı yaşlar sonrasında egzersiz alışkanlıkları bile bir kenarda bırakılıyor, evdeki egzersiz bisikletleri, yürüme bantları artık elbise askısı olarak kullanılmaya başlanıyor. Alkol daha sık kullanılıyor. Duygusal yeme nöbetleri sıklaşıyor.
Sorun sadece sizin seçimlerinizle de sınırlı değil. Başka sabotajcılar da var. Mesela 30’lu yaşlar sonrasında metabolizmanız da giderek yavaşlıyor. Ayrıca hipotiroidi ve hipoglisemi gibi kilo kontrolünü zorlaştıran sorunlarla karşılaşma olasılığınız artıyor. Aile mirasınızda yazılı genetik yanlışlar birer birer kapınızı çalmaya başlıyor.
Kullandığınız antidepresanların, hipertansiyon ilaçlarının ve diğerlerinin yarattığı sorunlar da işin cabası...
Özetle yaşınız 30’u geçince “ideal kilomda olmalı ve hep aynı kiloda kalmalıyım” inadından vazgeçip sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya çalışın. Her yaşın kendine has bir kilosu olduğunu kabul edin. Sağlıklı bir kilo aralığında kalmak ve aktif bir hayatı sürdürmek, ideal kiloyu korumaktan çok daha kolay başarılabilen ve son derece etkili bir davranış biçimidir.
Sağlıklı kilo ne anlama geliyor
Sağlıklı kilo, yaşamınızı sağlıklı biçimde sürdürebilmeniz için olmanız gereken kilo aralığını ifade eder. Beden kitle indeksi esas alındığında, sağlıklı kilo aralığı (bana göre) beden kitle indeksinin 23-26 arasında bulunduğu değerlerdir.
Olanaklarınız ölçüsünde bu değerleri 24-25 civarında tutmaya çalışın. 27’ye yaklaşan rakamları alarm işaretleri olarak kabul edin. Beden kitle indeksini 23’ün altında tutmaya çalışmanın çok kolay başarılacak bir iş olmadığını da unutmayın. Beden kitle indeksinin nasıl hesaplanacağını biliyor olmalısınız. Biz yine de bir kez daha hatırlatalım: Beden kitle indeksi vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Tatlı krizleri kadınlarda daha sık görülüyor
Aşırı tatlı yeme ve bu durumu krizler/nöbetler halinde yaşama, kilo yönetimini zorlaştırır. Bu sorunla özellikle kadınlarda daha sık karşılaşılır. Arkasında ise ya gizli bir hipoglisemi ya da duygusal yeme sorunu yatar.
Tatlılar ya da karbonhidratlı gıdalara yönelme eğilimi (pizza, makarna, pilav...) özellikle reaktif hipoglisemili kişilerde sık görülür. Bu kişiler tatlı krizlerinden kısa süre sonra ya yeniden acıkır ya da masa başı veya televizyon karşısında uyuklar.
Aşırı tatlı tüketme isteğinin diğer bir nedeni de duygusal açlığı giderme çabasıdır. Özetle tatlı krizleri genellikle hipoglisemi ya da duygusal yeme sorunu ile ilişkilendirilen bir problemdir.
Her safra taşı ameliyat edilmeli
Safra kesesi taşı olan hastaların çoğunda bulgu yoktur ve bu taşlar genellikle “sessiz” kalırlar. Sessiz taşlar için tedaviye gerek yoktur. Ancak eğer hastada taşa bağlı kıvrandırıcı ağrı, safra kesesi veya safra yolu iltihaplanması, sarılık ve pankreatit (pankreas iltihaplanması) gibi klinik durumlar görülürse tedavi planlanmalıdır.
Safra kesesi önemli ancak yaşam için gerekli bir organ değildir. Bu nedenle şikayet yaratan safra kesesi taşlarında standart tedavi cerrahidir. Safra kesesinin çıkarılması tüm dünyada çok sık uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Kesenin cerrahi olarak çıkarılmasının sindirim üzerine önemli bir olumsuz etkisi yoktur. Nadiren yumuşak dışkı, gaz ve şişkinlik görülebilir.
30’lu yaşlar sonrasında doğumlar, emzirme dönemleri, iş kurma telaşları, kısacası iş, ev, evlilik, çoluk çocuk telaşları, kişisel bakımınızla ilgili konularda dikkatinizi bir hayli dağıtıyor. Bütün bu süreçler yeme yanlışlarını daha sık yapmaya, aktiviteyi azaltmaya sebep oluyor. Özellikle 40’lı yaşlar sonrasında egzersiz alışkanlıkları bile bir kenarda bırakılıyor, evdeki egzersiz bisikletleri, yürüme bantları artık elbise askısı olarak kullanılmaya başlanıyor. Alkol daha sık kullanılıyor. Duygusal yeme nöbetleri sıklaşıyor.
Sorun sadece sizin seçimlerinizle de sınırlı değil. Başka sabotajcılar da var. Mesela 30’lu yaşlar sonrasında metabolizmanız da giderek yavaşlıyor. Ayrıca hipotiroidi ve hipoglisemi gibi kilo kontrolünü zorlaştıran sorunlarla karşılaşma olasılığınız artıyor. Aile mirasınızda yazılı genetik yanlışlar birer birer kapınızı çalmaya başlıyor.
Kullandığınız antidepresanların, hipertansiyon ilaçlarının ve diğerlerinin yarattığı sorunlar da işin cabası...
Özetle yaşınız 30’u geçince “ideal kilomda olmalı ve hep aynı kiloda kalmalıyım” inadından vazgeçip sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya çalışın. Her yaşın kendine has bir kilosu olduğunu kabul edin. Sağlıklı bir kilo aralığında kalmak ve aktif bir hayatı sürdürmek, ideal kiloyu korumaktan çok daha kolay başarılabilen ve son derece etkili bir davranış biçimidir.
Sağlıklı kilo ne anlama geliyor
Sağlıklı kilo, yaşamınızı sağlıklı biçimde sürdürebilmeniz için olmanız gereken kilo aralığını ifade eder. Beden kitle indeksi esas alındığında, sağlıklı kilo aralığı (bana göre) beden kitle indeksinin 23-26 arasında bulunduğu değerlerdir.
Olanaklarınız ölçüsünde bu değerleri 24-25 civarında tutmaya çalışın. 27’ye yaklaşan rakamları alarm işaretleri olarak kabul edin. Beden kitle indeksini 23’ün altında tutmaya çalışmanın çok kolay başarılacak bir iş olmadığını da unutmayın. Beden kitle indeksinin nasıl hesaplanacağını biliyor olmalısınız. Biz yine de bir kez daha hatırlatalım: Beden kitle indeksi vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Tatlı krizleri kadınlarda daha sık görülüyor
Aşırı tatlı yeme ve bu durumu krizler/nöbetler halinde yaşama, kilo yönetimini zorlaştırır. Bu sorunla özellikle kadınlarda daha sık karşılaşılır. Arkasında ise ya gizli bir hipoglisemi ya da duygusal yeme sorunu yatar.
Tatlılar ya da karbonhidratlı gıdalara yönelme eğilimi (pizza, makarna, pilav...) özellikle reaktif hipoglisemili kişilerde sık görülür. Bu kişiler tatlı krizlerinden kısa süre sonra ya yeniden acıkır ya da masa başı veya televizyon karşısında uyuklar.
Aşırı tatlı tüketme isteğinin diğer bir nedeni de duygusal açlığı giderme çabasıdır. Özetle tatlı krizleri genellikle hipoglisemi ya da duygusal yeme sorunu ile ilişkilendirilen bir problemdir.
Her safra taşı ameliyat edilmeli
Safra kesesi taşı olan hastaların çoğunda bulgu yoktur ve bu taşlar genellikle “sessiz” kalırlar. Sessiz taşlar için tedaviye gerek yoktur. Ancak eğer hastada taşa bağlı kıvrandırıcı ağrı, safra kesesi veya safra yolu iltihaplanması, sarılık ve pankreatit (pankreas iltihaplanması) gibi klinik durumlar görülürse tedavi planlanmalıdır.
Safra kesesi önemli ancak yaşam için gerekli bir organ değildir. Bu nedenle şikayet yaratan safra kesesi taşlarında standart tedavi cerrahidir. Safra kesesinin çıkarılması tüm dünyada çok sık uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Kesenin cerrahi olarak çıkarılmasının sindirim üzerine önemli bir olumsuz etkisi yoktur. Nadiren yumuşak dışkı, gaz ve şişkinlik görülebilir.
loading...
Yorum Yazınız