Neden sevdiğimize bağlanıyoruz?
Sevgilinize, eşinize bağımlı mısınız? İkinizin de ayrı birer birey olduğunuzu hatırlayın...
İkili ilişkilerin dengeli ve sağlıklı yürüyebilmesi için en önemli etkenlerden biri kişilerin kendi başlarına ayrı birer birey olduklarının farkında olmalarıdır. Peki neden bir başkasına bağlanırız?
Neden ona bağımlı oluyorum?
Araştırmalar, ilişkide bir tarafın diğerine bağımlı olmasını o kişinin sürekli olarak partneri tarafından terkedileceği, gerçekten sevilmediği ve sonunda yalnız kalacağı korkusuyla ortaya çıktığını öne sürmektedir. Bu araştırmalar Bolwby’nin bağlanma kuralına dayanmaktadır ve bu kişilerin çocukken kaygılı/çelişkili yapıda olduğunu öne sürmektedirler. Bu araştırmalara göre kişinin bebekken bakıcılarına bağlanma stiliyle ilerde kurduğu ilişkilerdeki bağlanma türü aynıdır…
Bağlanma türleri
Güvenli Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, hem kendilerin hem de başkalarını olumlu görme eğilimindedirler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak, bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırlar.
Kaygılı/Çelişkili Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip olanlar, hem benlik hem de başkaları modeli olumsuz olan bireylerdir. Kendilerine de başkalarına da güvenmezler.
Kayıtsız Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, kendilerini olumlu, başkalarını olumsuz görme eğilimindedirler. Bağımsızlıklarına düşkündürler, kimse ile kolay kolay yakın ilişki geliştirmezler. Başkalarına duydukları gereksinimi ve yakın ilişkilerin önemini reddederler.
Saplantılı Bağlanma:
Çocuklukluktaki ikircikli bağlanmaya karşılık gelir. Bu bağlanma tarzına sahip bireyler kendileri hakkında olumsuz, başkaları hakkında olumlu düşünme ve hissetme eğilimindedirler. Başkalarının onayını kazanmak bu kişiler için çok önemlidir. Başkalarını zihinlerinde idealize ederler. Yakın ilişkilerinde karşı tarafa çok bağımlıdırlar ve duygularını abartılı bir biçimde ifade ederler.
İlişkimiz sıradanlaştıysa…
İkili ilişkilerin sağlıklı yürüyebilmesindeki en önemli etmenlerden biri kişilerin ilişki için “bir” olmaya çabalarken “birey” olduklarını unutmamalarıdır. Zaman geçtikçe ilişki içindeki taraflar tüm yatırımlarını ilişkiyi koruma adına ilişkiye yapmaya başlayıp kendilerini unutmaya başlarlar. Bu durum uzun ilişkilerin sıradanlaşmasına, sıkmasına, hatta boğmasına yol açmaya başlayabilir. Bunu mümkün olduğunca önlemek veya azaltmak için tarafların kendilerine zaman ayırabilmeleri, kendi dilek ve arzularının ne olduğunu belirleyip, onları da tatmin etmek için bir gayret göstermeleri yararlı olacaktır. Bunun yanı sıra tarafların kendi içlerindeki ilişki kurmayla ilgili güvenlerini mümkün olan en üst düzeyde geliştirme çabaları uzun süreli ilişkinin yıpranmasını en aza indirecektir.
İkili ilişkilerin dengeli ve sağlıklı yürüyebilmesi için en önemli etkenlerden biri kişilerin kendi başlarına ayrı birer birey olduklarının farkında olmalarıdır. Peki neden bir başkasına bağlanırız?
Neden ona bağımlı oluyorum?
Araştırmalar, ilişkide bir tarafın diğerine bağımlı olmasını o kişinin sürekli olarak partneri tarafından terkedileceği, gerçekten sevilmediği ve sonunda yalnız kalacağı korkusuyla ortaya çıktığını öne sürmektedir. Bu araştırmalar Bolwby’nin bağlanma kuralına dayanmaktadır ve bu kişilerin çocukken kaygılı/çelişkili yapıda olduğunu öne sürmektedirler. Bu araştırmalara göre kişinin bebekken bakıcılarına bağlanma stiliyle ilerde kurduğu ilişkilerdeki bağlanma türü aynıdır…
Bağlanma türleri
Güvenli Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, hem kendilerin hem de başkalarını olumlu görme eğilimindedirler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak, bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırlar.
Kaygılı/Çelişkili Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip olanlar, hem benlik hem de başkaları modeli olumsuz olan bireylerdir. Kendilerine de başkalarına da güvenmezler.
Kayıtsız Bağlanma:
Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, kendilerini olumlu, başkalarını olumsuz görme eğilimindedirler. Bağımsızlıklarına düşkündürler, kimse ile kolay kolay yakın ilişki geliştirmezler. Başkalarına duydukları gereksinimi ve yakın ilişkilerin önemini reddederler.
Saplantılı Bağlanma:
Çocuklukluktaki ikircikli bağlanmaya karşılık gelir. Bu bağlanma tarzına sahip bireyler kendileri hakkında olumsuz, başkaları hakkında olumlu düşünme ve hissetme eğilimindedirler. Başkalarının onayını kazanmak bu kişiler için çok önemlidir. Başkalarını zihinlerinde idealize ederler. Yakın ilişkilerinde karşı tarafa çok bağımlıdırlar ve duygularını abartılı bir biçimde ifade ederler.
İlişkimiz sıradanlaştıysa…
İkili ilişkilerin sağlıklı yürüyebilmesindeki en önemli etmenlerden biri kişilerin ilişki için “bir” olmaya çabalarken “birey” olduklarını unutmamalarıdır. Zaman geçtikçe ilişki içindeki taraflar tüm yatırımlarını ilişkiyi koruma adına ilişkiye yapmaya başlayıp kendilerini unutmaya başlarlar. Bu durum uzun ilişkilerin sıradanlaşmasına, sıkmasına, hatta boğmasına yol açmaya başlayabilir. Bunu mümkün olduğunca önlemek veya azaltmak için tarafların kendilerine zaman ayırabilmeleri, kendi dilek ve arzularının ne olduğunu belirleyip, onları da tatmin etmek için bir gayret göstermeleri yararlı olacaktır. Bunun yanı sıra tarafların kendi içlerindeki ilişki kurmayla ilgili güvenlerini mümkün olan en üst düzeyde geliştirme çabaları uzun süreli ilişkinin yıpranmasını en aza indirecektir.
loading...
Yorum Yazınız